Saka lan saka, o kadar da afilli degil. Bayram tatilinde yedigim haltlarin ufak bir bolumuyle birlikte yedigim ictigim bende kalmasin da gozunuze sokayim diye dusundum zira istedigim miktarda gezemedim. Bu gittigim lokasyona ilk yolculugumdan midir yoksa plansiz programsiz hareketimden midir sorularinin cevabini kendime sakliyorum ulan. Neyse geziye girizgah yapayim.
Saga sola bakarken, tek basima yola cikacagimdan mutevellit otobusle yapistirip gideyim bari dedim. Hali hazirda Metro, Ulusoy ve yeni olarak Kamil Koc Selanik seferlerine sahip. Acikcasi fiyatlar da benzer oldugundan ve Metro’ya karsi duydugum tiksinti sagolsun hadi madem taze olunca daha iyidir kesin diyerek Kamil Koc’tan biletimi Kavala’ya aliverdim. Aksam 22 arabasi ile rahat sekilde yola ciktim, gece sinira varmamiz cok da uzun surmedi. Ipsala’dan gecildigi icin Dedeagac falan baya yakin oluyor. Sabah 6 gibi Kavala’da meydan gibi bir yerde indirdiler. Acikcasi buro, dukkan, ne bileyim bir ofis gibi birsey vardir da sabah 6 diye orada biraktilar diye dusunmustum ama ne yazik ki Kavala’da boyle birsey yokmus, donuste ogrendim tabii…
Sabahin kor karanliginda sahil kesiminde yururken Kavala limana donen kosede borekciye denk geldim. Porsiyonu 2€, sallama cay (1.2€) yapiyorlar ama kahve konusunda daha yonelimliler diyebilirim. Daha kafam acilmadigindan cayi borek sonrasinda ictim, sagolsun abi ikram etti. Ingilizce’den cok Turkce ile daha rahat anlastik ama Ingilizce’de de genelde sikinti olmadigini farkettim.
Thassos’a gecmek icin ilk feribot saat 9’da, 8 gibi limana ilerledim zira bilet satisi 8-8:30 gibi basliyormus. Bilet almak icin G2 kapisindan girip, sagdaki camli alanda duran ablaya gunaydin demeniz yeterli. Bir sure konustu ama ayamadigimdan tam olarak ne dedigini anlamadim. 5€ bayilmak suretiyle, Limenas’a goturdugunu sandigim feribot ile Prinos limanina yola ciktim. Feribot baya buyuk olsa da araclar icin azicik sikintili. Zira tek giris ve cikis var, haliyle girerken geri geri girmek gerekiyor yoksa cikista geri geri cikmaniz gerekebilir.
Liman’a ulastiktan sonra Thassos merkez ya da Limenas tarafina gecmek icin, her feribot yanastiginda liman cikisindan kalkan otobüse yada taksiye binmeniz gerekiyor. Otobus adanin diger bolgelerine de goturuyor. Taksi ile Prinus – Limenas arasi 20€ civari tutuyormus, taksimetre oldugundan gideceginiz yere gore tahminen hesaplayabilirsiniz.
Prinos’a ilk indigimde lokasyonumu bilmedigimden baya yurumustum, baktim bina bile kalmayinca en yakinda gordugum dayiya sorarak yolumu buldum. Ikili iletisimde ne kadar terli olsam da cok sempatigim. Thassos merkez ona nazaran daha cok mekana sahip, haliyle daha da buyuk.
Sabah kahvaltilarini disarida yapmak gibi fantazilerim coktu ama kaldigim yerin kahvaltilarini begendigim icin pek de ihtiyac duymadim ( valla usendigimden degil lan ). Genel olarak pahali gorunse de aslen yeme icme uygun sayilir, acikcasi cadirla gitmis olsaydim cucuk kadar bir mebla harcayip donebilirdim. En buyuk gordugum sikinti ehliyetimin baya eski olmasi (ayni zamanda kirik) sayesinde araba kiralayamamis olmam gezme sinirlarimi daraltti. Sahil seridinden her sabah kaptirip yakinlardaki sahillere ya da Thassos carsiya dogru yurudum. Aslen ic taraflarda olan koylerde cevirme vb cilgin gida tuketim alanlari, yuruyus yerleri var. Prinos’ta kalirsaniz, scuba diving bile yapabilirsiniz. Aktivite olarak adada her yol var. Carsida ne ararsaniz bulabilirsiniz, Turkcell’in cekebilme ihtimaline guvenip benim gibi giderseniz ortada kalmamak icin carsinin ortasinda bankalarin oldugu bolgede Vodafone var, Turkiye ile konusma 40 dakika, 500Mb internet 1000 dakika ulke ici konusma pre-paid hat 5€ a alinabiliyor. Dukkan calisanlari da daha sormadan hemen telefon menusunu Ingilizce’ye ayarladilar, bana sadece arayip konusma bolumu kaldi.
Yagmurlu ve sezon sonu donemine denk gelmis olmam biraz insansiz hava sahasina cevirmisti adayi, denize girebilecegim iliklikta hava ikinci gun cikti ne yazik ki ama cok da fotograf cekme manyagi olmadigimdan hic birini cekmedim. Ayaklarimi kuma uzatip na parmak aramdaki terligi denize karsi size cekiyorum gibilerinden bir pozum olmadigini dile getirmek isterim. Cok fazla koy ve sahili oldugundan ve altimda arac olmadigindan cucuk kadarini gezmekle yetindim ama su ve kumsallar cok guzel. Yakin oldugu icin Tarsanas’a baya gittim geldim diyebilirim. Sezlong vs derdi sezon sonu oldugundan pek yoktu, para vermem gerekseydi zaten oturmazdim da o yuzden fiyatlarini soyleyemiyorum size.
Ilk aksam herhangi bir yerden bakmadan girdigim bir tavernada (restoran yerine taverna diyorlar) yemek 12€ ya cikti. Peynirli biftek koftesi, patates kizartmasi ve coleslaw ile servis edildi. Yanina klasik salata olarak domates,sogan ve hiyar getirdiler. Haliyle uzerine kahve ictim. Kahve yanina revani ikrami yaptılar. Ikram kafasi genellikle var ama bazi yerler birakacaginiz hesaba gore muamele de yapiyor, kabul ediyorum.
Ulke genelinde su pahali ama parayi TL ye cevirirsek pahali. Adaya gibi kendime karfur (carrefour) buldum. Bir bucuk litre su orada 0.9€ ama maksimum 1.5€ da alabiliyorsunuz. Firsat bulmusken Bacardi Breezer’a (2€) abanmis olmanin verdigi yetkiye dayanarak kendimi tebrik ediyorum. Tadindan icilmiyor, super lig hic bitmesin istiyorum bazen.
Ertesi aksam etraftan aldigim bilgiler esliginde deniz mahsulu disinda birseyler yiyeyim dedim ve Masabuka‘ya, carsi yolunun sonunda, gittim. Menuleri baya net, sis ve sos cesitleri var, bunlardan neleri kacar tane istiyorsaniz soyluyorsunuz, patates ister misiniz diyorlar ve beklemeye basliyorsunuz. Madem izgara ve patatese dusuyorum yanina bir de bira patlatayim dedim. Bu arada eklemeden edemeyecegim yemek porsiyonu konusunda bize 5 basarlar, tek salatayla doyabileceginizi bile iddaa edebilirim. Sahibi saniyorum Turk ama kendisiyle denk gelemedigim icin soramadim. Ben oturdugumda bir masa daha doluydu ama 7 bucuk olduktan sonra bir anda mekan dolmaya basladi. Yani anlayacaginiz adada aksama yemegi saati o civarlarda basliyor.
Gunduz gezintilerimde cafe ve pastane sayisi cok oldugundan herhangi bir yere oturabiliyordum. Kahve acligimi gidermek icin Me Gusta gibi bir iki yerden faydalandim. Kavala’ya nazaran kahve kafasi adaya o derece yansimamisti. Saniyorum tum gezide en cok kahveye para harcadim. Minimum 2€ dan kahve fiyatlari basliyor. Ama turk kahvesi icerken mekanlarin “bug”ini buldum. Turk kahvesini buyuk isterseniz 50cent ekliyorlar sadece.
Ulke icerisindeyken tek basima tatilde olmamin etkisinin de oldugunu dusundugum ama yine de anlam veremedigim sekilde beni farkli milletlerden sanan bir suru tursitimiz vardi. Ve evet ada yogunlukla Turk turist ile doluydu. Bayramin da getirdigi boslukla akin akin yerli plaka araclari seyrettim diyebilirim. Otelde anlamiyorum sanip yanimda genis genis cinsel sikintilarindan dert yanan ciftler bile oldu. Isim verip rencide etmek istemiyorum su an. Zaten adlarini da ogrenme firsatim olmadi, gecerken ‘Gud nayt’ deyislerine ‘Eyvallah mudur, yaksamlar’ dedigim icin benden baya deparla uzaklastilar.
Su an buralarda tek genc benim (gencim ulan) geri kalan kisim korpeler ve bebeler olarak nitelendirilebilir. Buradaki cocuk sayisi ile almanyanin 736372 senelik isci sıkıntısı cozulebilir sanıyorum. Aile icin oldugu kadar genc kesimin de rahatca eglenebildigi bir cok yer var, amma velakin dedigim gibi kendi esekligimden sezon sonu gitmenin sanssizligiyla bogustum.
Ha soylemeyi unuttum, cok arı ve sinek var. Bol bol ormanlik alan da oldugundan bir sivrisinek ilaci kapip getirmeniz ya da buralardan almanizda fayda var. Kasintidan kendimi aldiracaktim az kalsin.
Aksamlardan birinde acik konusayim at yemis gibiydim, oeh gozum doysun denecek kivamdaydi sofralar. Porsiyon boyutlarina inanmayisimin sonuclari hep boyle oldu.
Neyse Mouses’ta aksam yemegine gecelim. Cok yuksek puanlara sahip degildi ama taverna havasini iyice solumak adina buraya oturdum zira canli muzik vardi. Yesillik salatasi, izgara mantar ve kalamar soyledim. Porsiyon boyutlari sag olsun ana yemegi kalamar olarak kabullenmek durumunda kaldim. Bir de az porsiyon kavramini ne kadar anlatmaya calissam da kabul ettiremedim. Tombis bir garson, kendisi Turkce biliyor ama hangi dilde anlasmak daha mantikli derseniz, diger tavernalarda Ingilizce bunda Turkce derim. Menusunde de Turkce tarafi mevcut. Yanina da 20 cc Barbayanni acip keyfime baktim. Canli muzikle milletin gaza gelmesi ve garsonlarin kalabalik bahsis atan masalara yonelmesiyle beraber yemegi tamamlayip yine kahve icecegim bir mekana gecip aksami sakinlige indirgedim. Rakiyla beraber 20.75€ tuttu. Acikcasi o mekana da deger diyemiyorum.
O arada Namaste‘yi de denedim, Mouses ile yanyana olmalarina ragmen daha sakin bir yer. Yemekleri ise daha basariliydi diyebilirim ama oturup uzun uzadiye birsey yemedim.
Sonrasinda denemelerime yine ayni seriden Mesogeios ile devam ettim. Acikcasi deniz mahsulune es verme kararimi bu mekandayken verdigim icin delicesine mutluyum. Yan masada tek oturan bir kizin yemeginden de denedim, musakka yiyordu ve basarili puan verdim saniyorum. Ben kirmizi ete abanma hedefiyle ilkel durtulerimi pirzolaya yonelttim. Yine rakim salatam derken adada yedigim en iyi yemegi uzun bir sure sonunda tamamlayip kahvemi istedim. Diger tavernalardan farkli olarak uzum ve dondurma ile kahvemi getirdiler, her hesap isteyene uzum ve dondurma veriyorlar. Totalde burada hesap 22,30€ tuttu ama kirmizi et ve kemikten kemirme durtulerimin tamamini doyurabildigim icin son derece rahatca odedim. Mekanda yine Turkce menu varmis, ancak ozel olarak belirtmeniz gerekiyor ama normal menuleri Yunanca ve Ingilizce oldugundan pek sikinti yasanacagini dusunmuyorum.
Yine breezer imi alip once sahilde biraz keyif yaptiktan sonra aparta donup balkonda ayaklari uzattim. Kitabim bittigi icin yazdibim bu kadar yazi bosa gitmesin diye blogda yayinlama karari aldim. Stamatis gibi carsi yolunun girisinde yer alan pastane ve cafeleri denemenizi tavsiye ediyorum. Genel olarak yerliler ( sanki mohikanlardan bahsediyorum ) sicak kanli ve yapacak birsey bulamadiginizda kendilerine cok musterileri olmadigi siralarda sarip muhabbet etmeniz hoslarina gidiyor.
Cumartesi geri donusumde otobus yine Kavala’dan kalkacagindan Prinos’a oglen saatlerinde ulastim. 12:30 feribot vardi. Thassos’tan da feribotlar mevcut ve Iskece’den gidip gelmek kat kat daha mantikli. Benim acemiligime denk geldiginden yolu azicik uzattim. Havanin muhtesem hali gece 23:45 te gelecek otobusu nasil bekleyecegim sorusuna, az sonra kapagin geliyor tepkisini verir gibiydi. Sirtimda canta Kavala’yi ilk geldigim gun insancil saatlerde goremedigim icin her sokagina birer tur girmeye niyetlendim. 1 saat gezindikten ve binecegim lokasyonu ogrendikten sonra sahile inip bir yerde once kahve icme plani yaptim ancak telefondan tavsiye edilen mekanlara gitme firsati yakalayamadan baslayan yagmur sagolsun ilk buldugum mekana sigindim. Hunharca yagmaya devam eden yagmur sebebiyle 4 saat falan ayni yerde mahsur kaldim. Arkasindan birseyler yiyip, tum sokaklari yagmur dindikce gezip, her bastirdiginda bir kenara sigindim. Otobus gelme saatine yakin en son kiraathanenin birine siginip bir kahve daha patlattiktan sonra otobusun gelecegi lokasyona yolladim. Kahvedeki abiyle iletisim baya zordu ama dunya genelinde bilinen cay kasigi karistirma hareketiyle cay istedigimi gosterip, cayimi icip kactim.
Eger gidip nereden binecegim olm bu otobuse diyorsaniz, iskeleye dumduz inen yoldan yukari kalenin surlarina dogru yuruyun, surlarin yaninda duran bufenin (kiosk) onunden otobusler kalkiyor. Kamil Koc, buraya gelisteki rahatliga guvenmemem gerektigini net sekilde kanitladi. Gelecek otobusun yerine bir saat gecikerek O303 kirmasi bir arac geldi. Kimsenin biletleri tutmuyordu, haliyle Iskece’ye ulastigimizda oradan binenlerle karmasa daha da artti. Ogrendigimiz kadariyla asil cift katli otobus baska yere daha cok yolcu var diye yollanmis.
Sabah 7 bucuk gibi Istanbul Otogar’a ulasip, gene mi geldim yea soylenmeleriyle eve konuslandim. Cok da ayrintiya girmeden uc bes mekan ogrenin, az da nispet yapayim dedim. Sonrakinda soz daha cok foto cekerim. Yok lan ne cekecegim, isim olmaz. Siz siz olun eylul sonu gidecekseniz daha guneye gidin yoksa cok islak oluyor buralar.
Hadi gorusuruz.
M.
çok şükela bir paylaşım :)