Günaydın genç,
Mamafi konuya girmeden önce bu sabah duşa girdiğimde aklıma gelen duş başlığıyla şarkı söyleyenler topluluğunda olmadığıma bir kez daha halelulalala o la la la, margarita. Neyse konuya dönelim.
Sabah mahmurluğunun insan üzerindeki etkisi üç kutu tadelle yüzünden tatlı komasıyla eş değerdir. Gözleri kapalı yürümeyi marifet sanmamızın asıl sebebinin; sabahın köründe işe giderken istemsizce gözler kapalı yürümemizden kaynaklandığını düşünüyorum.
Akşam vakti bakkalın gelmesini dükkan içerisinde beklerken, her içeri girenin bana bakkal muamelesi yapması ya benim bakkala çok benzediğimi yada insanların birşeyler almak için çok aceleleri olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum. Düşünüyorsam zaten vardım, en azından öyle diyorlar, düşünmeden de var olanlar var ama onlar ne olacak bilmiyorum diyerek klişelerin de dibine vurup paragrafı değiştiriyorum.
Havuz problemleriyle ilgili derin düşüncelere daldığım dakikalar içerisindeyken, yaz sıcağı geldi diye mi bilemiyorum ama havuzun problemlerini kenara atıp içine dalasım var. Hayır küvet de işimi görür ama küvet olunca işin içine sıcak su giriyor. Sıcak olmayan su varsa niye küvete gireyim bilemiyorum. Havuz serin, küvet sıcağı çağrıştırıyor ama işlevleri hep aynı. Altta bir delik ve havuz problemlerinde olduğu gibi her seferinde aynı sorunsal; Ne zaman boşalır acaba yahu?
Parklar bahçeler müdürlüğü eski ağaçları kesip yerlerine roka, maydanoz falan ekecekmiş. Kentsel dönüşüm projesi kapsamında her yer sebze haline dönecekmiş. Ama sebze hali dediysem 70lerin sonundaki sebze halleri gibi, hani fiyatı artsın diye gelen malın denize döküldüğü zamanlardaki tatta.
Sebze falan derken farkettim de sebze kelimesi de egzoz (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=EGZOZ) gibi yanlış yazılmasa da sürekli yanlış söylenebilen bir kelime. Zira geçen birinin “zebze” deyişine yakalandım. Sağanak yağmurda kuytu bulamamış kedi gibi hissettim kendimi… Kedi canımı benim.
Neyse yeter bugünlük,
Selametle,
M.